"Egonu sevsinler!"
"Bu nasıl bir ego böyle!"
"Adam egonun büyüklüğünden kendini dev aynasında görüyor"
Birçoğumuz bunlara benzer cümleleri kurduk. Bazen karşı cinsten duygularımıza karşılık bulamadığımız biri için, hırçın bir sevgili için, hareketlerine anlam veremediğimiz sinirli yöneticiler için, bazen de bize neden bu kadar karıştıklarını anlayamadığımız anne-babalarımız için...
Size bir haberimiz var:
Ego düşündüğümüz kadar suçlu değil!
Aslında ego sadece id ve süperego arasında denge kurmaya çalışıyor!
Hadi bu kavramları biraz daha yakından tanıyalım:
İdin kişiliğin temel sistemi ve en ilkel kısmı olduğunu söyleyebiliriz. Kalıtsal olarak gelir ve içgüdüleri de kapsar. Bu kalıtsal dürtülerden en baskın olanları cinsellik ve saldırganlıktır. Ayrıca rüyalar, çoğunlukla idde yer alan istekleri doyurmaktadır.
Süperego, kişilerin anne-babalarından, öğretmenlerinden ya da diğer çevrelerinden öğrendikleri şekillerde toplum kurallarına, ahlaki değerlere uygun yaşamalarını sağlayan içselleştirilmiş kısımdır. Yasaklar, günah kavramı, sınırlar ve kötü olarak adlandırılan durumların algılanmasını sağlar. Ayrıca vicdan kavramının karşılığıdır.
Ego ise, idden daha sonra gelişen ruhsal yapıdır. Ego gerçeklik kavramından yola çıkar ve sürekli haz alarak yaşanamayacağını bildiğinden gerçeklik kavramına uygun davranır. Ayrıca id ve süperegonun istekleri arasında, gerçeklik ilkesine göre davranarak aracılık yapar. Ahlaki bir tutum sergilemez, mantıklı, gerçekçi ve pratiktir. İhtiyaç giderilinceye kadar gerçekçi ve mantıklı çözümlerle durumu kontrol altına alır.
Şimdi Soruyoruz:
EGO düşündüğünüz kadar suçlu mu?
Kaynaklar:
Doğan Cüceloğlu, İnsan ve Davranışı, 1998.
İsmail Ersevim, Freud ve Psikanalizin Temelleri, 1997.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder