Genç kadın bir hışımla yattığı şilteden kalktı ve banyonun kapısını açtı. Dizleri titrese de, kendini oldukça halsiz hissetse de yüzünü yıkamalıydı. Buz gibi soğuk suyu yüzüne çarpsa biraz olsun kendine gelecekti...
Musluğu açtı, yüzünü yıkadı ve gözleri yavaşça aynadaki suretine baktı.
Kendine "Ben ne zaman bu hale geldim?" diye sordu.
"Ne zaman oldu bütün bunlar?"
"İlk ne zaman başlamıştı?"
........
Uzun süre kendine böyle sorular sorup düşündükten sonra gözünün altındaki bıçak izini fark etti ve hatırladı!
13 yaşındaydı. Okuldaki bütün arkadaşları gibi o da kendini keşfeden bir genç kızdı. Okul çıkışlarında tokasını çıkarıp saçlarını savuruyor, erkeklerle göz göze gelmekten korksa da kendini alıkoyamıyor, babasının görmesinden korksa da eteğini belinden bir kez kıvırıp dizlerinin ortaya çıkmasından hoşlanıyordu.
Bir gün okuldan eve yürürken aylardır korka korka bakıştığı çocuk yanına geldi ve onunla sohbet etmeye başladı. Beğendiği erkeğin onun yanına gelmesi, onunla sohbet etmesi... Kalbi yerinden çıkacakmış gibiydi. Yanaklar kıpkırmızı! Ne güzel bir duygu!
İki sokak yürüdükten sonra gözleri karşıya baktı ve arkadaşlarıyla sohbet eden kuzenini gördü. Hemen yanındakini göndermeye yeltense de, kuzeninin durumu fark etmesini engelleyemedi...
Neler olacağını biliyordu! Bu yüzden açıklama yapmak yersizdi.
Eve yürüdü, yürüdü, yürüdü...
Akşam yemeğinde kendisi dışında her şey normaldi. Korkudan yemek yiyemiyor, konuşamıyor, bağırmak istiyordu. İçinden "Kötü bir şey yapmadım" demek geçse de hiçbir şey söyleyemiyordu.
Yemek sonrasında çay içilirken kapı çaltı ve amcası, yengesi, kuzeni içeri girdiler.
"Bu kadar çabuk mu?" diye düşündü.
Her şeyi o kadar farklı ve çarpıtarak anlattılar ki, bir an kendisinden bile şüpheye düştü.
Babası kızına hiçbir şey sormadan dövdü, dövdü, dövdü. Dövmek yetmedi, bıçağı aldı ve kızına fırlattı ve tam gözünün altında bir yara açtı.
Öyle yapması gerekiyordu, çünkü kızının iyiliği için bunları yapması öğretilmişti...
Sonra yine kızının iyiliği için onu okuldan aldı, 14 yaşında evlendirdi. Hepsi kızının iyiliği içindi...
..................
Genç kadın aynaya tekrar baktı. O bıçağın açtığı yara, şimdi ona bambaşka duygular yaşatıyordu.
Artık bir şeyler değişmeliydi...
Gardırobun kapısını açtı. Bir şeyler giydi. Yıllardır biriktirdiği paraların yarısını yanına aldı ve kapıdan çıktı.
Rüzgar artık yüzüne daha farklı çarpıyordu.
Yeni yaşamının kapısından sesler duyuyordu.
O sesler "Gel" diyordu.
Korkmadı.
Yeni yaşamına giden yolda korkması gereken bir şey kalmamıştı.
Artık korkmak yoktu.
Bu yolculuk umudun, sevginin, huzurun yolculuğuydu...
Bu, gerçek bir hikaye olmakla birlikte, kadınlarımızın bir çoğu bu ve buna benzer bir çok şey yaşıyorlar. Seslerini çıkaramıyorlar. Elleri kolları bağlı gibi geliyor. Öyle ki, kendi yaşamlarından vazgeçenlerin sayısı bile günden güne artıyor.
Fakat içlerindeki gücü fark edenler önce kendi dünyalarını, sonra da çevrelerindeki kişilerin dünyalarını değiştirebiliyorlar.
Dünyalar değiştiren, kuralları ve kalıpları yıkan, kendi için yaşamayı keşfeden kadınların çoğalması dileğiyle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder