22 Aralık 2015 Salı

HASET Kelimesine Bilimsel Açıdan Bakalım


Ağır kişilik bozukluklarının psikopatolojisinde hasetin önemli bir rolü vardır.
Melani Klein’a göre, sevgi nesnesine sahip olmak için rakibi ortadan kaldırmaya yönelik olan kıskançlıktan farklı olarak hasette hedef bizzat sevgi nesnesini ve onun iyi özelliklerini elde etme arzusudur. 

Hasetin kökeni anneyle yaşanan hoşnutluk deneyimlerinin azlığı ile ilişkilidir. Bu hastalar hasete karşı değersizleştirme, kontrol etme ve narsisistik içe kapanma gibi savunmalar geliştirirler. Aynı zamanda başkalarında haset uyandırma korkusu da bu hastaların işlevselliklerini sınırlayan önemli nedenlerdendir.

Yakın ilişkilere ve tedavi ekibine yönelebilen haset duyguları kişilik bozukluğu gösteren kişilerle istikrarlı bir ilişki sürdürmeyi oldukça güçleştirir. 

Örneğin: Ağır borderline ve paranoid özellikler gösteren Bayan C, evinin olduğu sokakta yürürken sokaktaki kişilerin ve mahalle esnafının kendisinde var olan üstün özelliklere (güzelliği, zeki ve eğitimli oluşu) haset duyduklarını ve bakışları ile kendisini küçültmeye çalıştıklarını düşünmektedir. Bu durumun kendisinde korku ve endişe yarattığını paylaşan hasta kendisinin de bakışlarını onlara dikerek onların üstünlüğünü yok ettiğini belirtmiştir. Aynı zamanda saçları parlak ve güzel olmasın diye asla vitamin almayan ve psikoterapi seanslarında kendindeki olumlu özellikleri ve değişimleri paylaşmayan C, bu yolla, terapistinin de kendisine haset duyacağını düşünüp bundan korunmaya çalışmaktadır. (Hasta bu duygularını daha sonraki süreçlerde terapistine anlatabilmiştir).

Kaynak: Nurhan Eren, Ağır Kişilik Bozuklukları ve Hemşirelik Girişimleri

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder